Ya Dışındasındır Çemberin Ya da İçinde

ya dışındasındır çemerin ya da içide-01

Eğri oturup doğru konuşalım. Türkiye her ne kadar gelişmekte olan bir ülke olsa da, bu topraklar üzerinde yaşayan herkes geleneklerinden kopamayan, belli alışkanlıkları nesilden nesile aktaran bir millettir. Dedemize veyahut babamıza eğitim sistemindeki hatalardan bahsettiğimiz vakit hangimiz ‘’sus ulen anarşik mi olcen başımıza’’ tepkisini almadık ki? Veyahut alan birçok kişiye şahit olmadık ki?

Çok uzaklarda değil, oturduğunuz mahallenin 3-5 sakini ile konuşsanız Fanta’ya ‘’SARI KOLA’’ dediklerine şahit olursunuz. Yoksa siz hiç demediniz mi? ( yalana gerek yok 🙂 )

Hadi ‘’Sarı Kola’’dan yırrtık diyelim, peki hiç mi ‘’Jacobs Kahve’’ye ‘’Nescafe’’ demediniz? Hah şimdi oldu o zaman gelin başlayalım :))

Türk-İş verilerine göre 2014 yılı içerisinde yoksulluk sınırı 3.876 liraya tırmandı. Geçen yıl Eylül ayında açlık sınırı 1.032 lira, yoksulluk sınırı 3.362 lira seviyesindeydi. Şimdi diyeceksiniz ki, bu kadar eğlenceli bir yazıya neden bu şekilde başladın! Haklısınız, lakin yaşadığımız ülke Türkiye… Ne bir zamanların fırsatlar ülkesi Amerika, ne de şimdilerin ülkesinin para birimi, Euro ve Dolar karşısında şaha kalkan İsviçre!

tuik

Grafik, Tüik’in 2013 yılında yaptığı Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’ndan alınmıştır.

Üstte vermiş olduğum grafikte gelir dağılımının yüzdelik dilimlere göre oranları bulunmaktadır. Ne yazık ki alt gelir ile üst gelir seviyesi arasında bir hayli fark vardır.

Dijital Pazarlama, Mail Marketing, E-ticaret… Her ne işle uğraşırsak uğraşalım, sektörümüzün ve kitlemizin Türkiye’de bu istatistik ile yaşayan insanlarımız olduğunu unutmamalıyız.

Posta’nın ‘’İşte Yurdum İnsanı’’ başlığı ile yayınladığı araştırma sonuçlarına göre, ankette oy kullanan kişilerin yüzde 61’i internet sitelerinin kapatabileceğini söylerken, yüzde 60’ı da medyaya sansür uygulanabileceğini belirtti.  İnsanların korkarak ve çekinerek girdiği bir pazarda satış oranlarımız ne kadar yüksek olabilir? Alacağımız verim ne kadar sağlıklı olabilir?

Sadece bununla da bitmiyor: Ankete katılanlar kişiler arasında ‘En sevdiğim şey televizyon izlemek’ diyenlerin oranı yüzde 84… En sevdiği ‘’şey’’ televizyon izlemek olan bir kişiye mail marketing yapmak da neyin nesi ?

Sanırım bizi en alakadar eden anket sonuçlarından bir tanesi ise: ‘İnternette hiç sörf yapmıyorum’ diyenlerin oranının yüzde 68 olması. İnternette hiç sörf yapmayan bir kişiden lead’e dönüşmesini beklemek…

Fanta’ya SARI KOLA diyen bu yurdum insanına biraz daha saf ve gerçekçi duygularla gitmemiz gerektiğinin farkında değil miyiz hala? Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi “Gerçek, ne kadar acı olursa olsun, olduğu gibi kabul edilmelidir.”

Yazının başlığımızı herkes merak etmiştir diye tahmin ediyorum. Ya dışındasındır çemberin ya da içinde yer alacaksın… Murathan Mungan’ ın şiir olarak yazdığı Yeni Türkü’nün seslendirdiği bu güzel şarkı, çemberi bir sistem olarak tanımlamakla birlikte, bu sistem içerisinde yer alan beyaz yakalı kesimi eleştirmektedir. Bu yazımı Dijital Pazarlama alanında İçerik Pazarlaması yapan, lakin bu pazarlamayı Garanti Bankası gibi yapmayan kişilere ithaf edeceğim.

Bu reklam gelmiş geçmiş birçok otorite tarafından en başarılı banka reklamı olarak lanse edilmektedir. Unutulmazlar arasında olmasının sebebi sizce neydi? Dönemin gerçekliğini kendi hizmetleri ile bağdaştırması olabilir mi?

İçerik pazarlamasının en popüler dijital pazarlama trendi olacağı, uluslararası otoritelerden elde edilen veriler ve yapılan konferanslar ışığında net olarak ortaya koyulabilir. Nedir bu içerik pazarlaması dersek, eğer tam bir tanım arıyorsanız, öncelikle otoritelerin paylaştığı sözler üzerinden ilerleyelim.
Screenshot_3

 

eisenstein çatışma kuramı

 

Screenshot_8

 

Screenshot_6

 

Bu tanımlardan yola çıkarak içerik pazarlamasında hedef kitlenin en önemli etken olduğunu anlayabiliriz. Peki, hedef kitle dediğimiz şey tam olarak ne? Hedef kitle tam olarak kim?

Öncelikli olarak hedef kitle analizi için kullanabileceğiniz araçları aşağıda sıralayalım diye söze girebilirim ancak, ülkemizde çoğu dijital pazarlama uzmanının ya da bu isi yapmaya çalışan kişilerin gözünden kaçan bir şeyi irdelemekte fayda var: halk.

Ne kadar araç kullanırsak kullanalım, ne kadar veri elde edersek edelim, işi yüzeysel olarak yaptığımızda, yani sadece veriler ışığında yaptığımızda başarıya ulaşmak şansa kalıyor. Hitap ettiğiniz hedef kitle ile organik bir bağ kurmadığınızda başarı ile aranıza büyük bir engel koyarsınız.

Ülkemiz bazında ilerleyelim. Bir kampanya kurgusu oluşturalım. Genel bir kitle analizi gerçekleştirelim. Öncelikli olarak SOKAĞIN samimiyeti ve güven, cesaret duygusunu sevdiğini gerek çocuk uyutmak için değil adam uyandırmak için anlatılan büyük, derin hikâyelerden, her biri farklı bir acıyı, tasayı, mutluluğu geçmişten geleceğe taşıyan türkülerimizden, gerekse tanık olduğumuz toplumsal olaylardan yola çıkarak çok kolay elde edebiliriz.

Dünya üzerindeki her bir kültürün farklı renkler taşıdığını biliyoruz.

Simdi hedef kitlemiz bazında bir örneklem üzerinden devam edelim. Arama motorunuzun gelişmiş ayarlar sekmesinden ayarınızı tamamen İngilizce yaparak takım kelimesi anlamına gelen “team” kelimesini arayalım ve görselleri inceleyelim.

Screenshot_5

Görüldüğü üzere team kelimesinde, sürekli olarak tekrarlayan görsellerin iş arkadaşı olarak hissedilen kişilerin bir araya geldiğini ve birbiri ile benzer görselleri görüyoruz. Takım kelimesi iş anlamında bir araya gelen kişiler için kullanılıyor diyebiliriz.

Şimdi de arama motoru ayarlarımızın ayarlarını Türkçe’ye çeviriyoruz. Team kelimesi ile aynı anlama gelen takım kelimesini arayıp görsellere tıklıyoruz.

takım

 

Çıkan sonuç şaşırtıcı gibi duruyor öyle değil mi? Takım kelimesini aradığımızda karsımıza çıkan görseller, ülkemizde öncelerden gayri resmi bir sivil toplum örgütü olarak ortaya çıkan a milli futbol takımımızı ve her biri birbirinden değerli takımlarımızın görsellerini görüyoruz. Futbola karşı duyarlı ve birbirine bağlı kişileri gözümüzün önüne rahatlıkla getirebiliriz.

https://www.youtube.com/watch?v=ewoK0psgnss

Ankara Türk Silahlı Kuvvetleri Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi’nde gaziler ve eşleri ile izlediğim bu maçta, 2 bacağını mayına basarak kaybetmiş bir gazimizin Türkiye’nin 2. golünden sonra sandalyesinin üzerinde zıpladığını dün gibi hatırlıyorum.

Aynı anda çılgınca sevindiğimizi, ağladığımızı ve 2002 yılında ilk Brezilya maçımızda okulların maç esnasında tatil olduğunu, derslerin iptal edildiğini, spor salonlarından sınıflara kadar projeksiyonlar kurulduğunu ve Hasan Şaş’ın golünde avazımız çıkıp sesimiz kısılıncaya kadar bağırdığımızı, yanımızda tanımadığımız kişilere sarılıp beraber sevindiğimizi hatta ve hatta geceleri uyumayıp sabahlara kadar yorum ve özetleri izlediğimizi hatırlayabiliriz.

 

Anadolu’nun batısından doğusuna herhangi bir sobası tüten, sıcak tavşan kanı çayı olan kahvehanede ya da ortamda rahatlıkla muhabbet edebileceğimiz bir “bizi birbirimize bağlayan” konudur aslında futbol. İçinde samimiyeti, güveni, cesareti ve umudu barındırır. Şimdi buradan yola çıkarak futbol ile ilgili çekilen reklamların, üretilen içeriklerin paylaşılma, etki oranını bloğumuzda anlattığımız araçları kullanarak ne kadar büyük oranlara sahip olduğunu gözler önüne serebiliriz.

Şimdi de başka bir örneklem üzerinden yazımıza devam edelim. Ülkemizin o güzel insanları, her zaman için içinde bir reddetme, başkaldırış ruhunu barındırır. Bunu cumhurbaşkanlığı armasında bulunan ver her biri tarihte kurulan Türk devletlerini temsil eden 16 yıldızdan çıkarabiliriz. Buradan yola çıkarak dilimize halkımızın deyimiyle “gâvur” dillerinden giren bazı kelimeler yerine kendi istekleri doğrultusunda başkaldırışlarını görebilirsiniz. Kola ve fanta üzerinden gidelim. Kola ülkemize ilk geldiği andan itibaren yerini karşılamadığı için bir kelime bulunamamış tam olarak. Halkımız kola kelimesini kucaklamış ve ona sıcakkanlılığı ile en sıcak anlarda rehavete çözüm için ilaç olarak kullanmıştır. Bununla beraber gelen portakal aromalı gazozu ise alışkanlıklarını kolay kolay bırakamadığı için ( insanların jacobs kahveye nescafe demesi gibi ) pek benimseyememiş ve sarı kola ismini uygun görmüştür. Büyüklerimizden hala zaman zaman duyabiliyoruz(eğer onları ziyaret ediyorsak!)

sarı kola fırıldak ailesi

 

Örnekleme devam edelim. Sarı kola yazalım ve arayalım.

sarı kola

Görseller ve internet sayfa sonuçları ilginç değil mi?

Google gerçekten kullanıcıların arama alışkanlıkları üzerinden halkımızı iyi analiz etmiş olmalı. Daha önceki blog yazılarımızda da anlattığımız üzere, arama motorları kullanıcıların aradığı bilgiyi en kısa sürede ulaştırmak için çalışırlar ve kendilerini geliştirirler, güncelleme yayınlarlar.

İşte biz dijital pazarlama uzmanları olarak buna SEMANTİK WEB diyoruz.

halkı anlamak

Yazımızın en başında da bahsettiğimiz gibi, dijital pazarlama sürekli olarak gelişmeye devam edecek. Ama bu gelişmesini her zaman için gerçek hedef kitlesine borçlu olacak. Çünkü cebimizde ne kadar az para olursa olsun, otobüs biletimizde son basımlık bakiyemiz kalsa dahi, öğrenci olduğu tahmin edilen bir gence yetersiz bakiye uyarısını algıladıktan sonra kartını tereddüt etmeden uzatan teyzemize, amcamıza “bende var evladım al bas” sözü için kocaman teşekkürler (şimdiki nesil öyle mi? Fazla kartı olan var mı diye soran amcaya olduğu halde yok demeye başlamadık mı? ) ! Kart basım ücretini uzatan genci geri çeviren “benim de okuyan evladım var, biz de gençtik, biz okuyamadık bari katkımız olsun” diyen ve asgari ücretle çalışıp gün boyu bunalan, kıt kanaat geçinip şükreden, o gün son bakiyesini gence basıp akşam yolun bir kısmini yürüyen büyüklerimize kocaman teşekkürler! Çünkü biz hangi alanda olursak olalım, bu gelişmeyi onlara borçlu olacağız.

Dijital pazarlama için sadece ülkemiz yetmez, bize uluslararası kanıt lazım diyorsanız buyurun inceleyelim.

Ünlü yapımcı Eisentein’ın bir sözünü paylaşalım; Kurgu çatışmaya dayanır.

Hedef kitlenizin bir problemi üzerine, çözüm sağlayacak bir fikir ile gelip çatışma yaratamazsanız başarılı olamazsınız.

Yukarıda somut örnekler üzerinden ilerledik. Eğer SOKAK yerine makinelerin boyunduruğu altına girmekten haz duyarsak; hedef kitle ile kuracağımız dil, bir plaza Türkçesi olmaktan öteye geçemez ve neyi nasıl pazarladığımızı da bilmeden hareket etmiş oluruz. Unutulmamalıdır, mezarlıklar kendilerini vazgeçilmez sanan insanlarla doludur! Altavista ve Google örneğini buraya not düşmek gereklidir.

Aslında 1500 kelimede anlatmak istediğim bütün olay bu videoda anlatılıyor. Usta oyuncu Şevket Çorumlu’nun dediği gibi ‘’Sucuk satıyoruz biz sucuk!’’.

Bu yazımda benden fazla emeği geçen aile büyüklerime, senelerdir her gün adım attığım sokaklara, Kızılay’a her gittiğimde yanından geçerken selam verdiğimde, senelerin bütün yükünü omzunda taşıdığı halde mahcup bir şekilde gülümseyen simitçi Necip abiye, 1 bardak çayı 5 Lira değil de 65 kuruş olan ve şu ana kadar içtiğim birçok çaydan çok daha güzel olan Temelli’deki kahvehaneci Salih abiye, apartman görevlimiz Orhan abiye, birçok görüşümde bana değişik bakış açıları sunan ve her seferinde beni desteklemekten hiçbir emeğini esirgemeyen aynı zamanda bu yazının en büyük emekçisi olan Metehan Yeşilyurt’a ve son olarak, yağmur çamur dinlemeden, iş var yok demeden ne zaman başını ağrıtsak bizlere yardımcı olan İçerik Müdürümüz Elif Çetin’e sonsuz şükran ve teşekkürlerimle!

 

[hs_action id=”2686, 2683″]

No Comments

Yorum Yap