İçerik pazarlamasının öneminin anlaşılması ile birlikte, her yeni kavramda olduğu gibi, terimlerin yanlış anlaşılması/yorumlanması da beraberinde geldi. Uluslararası standartların ülke içindeki uygulanabilirliğine bakılmadan kabul edilmesi de istenilen sonuçların elde edilememesine sebep oldu, olmaya da devam ediyor. İçerik pazarlaması ile ilgili en çok yanlış anlaşılan konulardan bir tanesi de paylaşılabilir içerik / kaliteli içerik karmaşasıdır. Her kaliteli içerik paylaşılabilir midir? sorusuna bizde henüz cevap aranmaya başlanmamış olsa da, paylaşılabilir içerikler yaratmak için kaliteden daha fazlasına ihtiyacımız olduğu bir gerçek. Bugün, örnek vakalar üzerinden gerçek ihtiyacın ne olduğuna bakacağız.
Kaliteli içeriğin anlamı hedef kitleye değer katan, bilgi veren, problemine çözüm üreten içeriktir. Kesinlikle yaratılması gerekir. Ancak paylaşılabilir olan sadece kaliteli içerik değildir. İşte örnekler:
İnsanların işletmelere ulaşılamayan kurumlar olarak bakma devri çok uzun zaman önce geçti. Rekabetle markalar insanlaşmanın, samimiyetin önemi kavradı. Şevket Usta gibi samimi olanlar da tabii ki kazanmaya devam ediyor.
Duyarsızlık sadece dönüşümleri kaçırmanıza değil, olumsuz geri dönüş almanıza da sebep olur. Tabii ki bunu zorunluluk olarak görmek vicdani açıdan sakıncalı. Ancak duyarlılığı bir marka kültürü haline getirerek işinizle hiç alakası olmayan konularda farkındalık yaratmanız/destek vermeniz/karşı çıkmanız marka değerinizi hem çalışanların hem de kitlenin gözünde arttıracaktır. Dengelere dikkat etmek gerekir. Bütün ülkeyi ilgilendiren bir durumda günlük paylaşımlarınıza devam edip “paylaşılabilir içerikti aslında” diyemezsiniz.
İnsanlar gülmeyi paylaşmayı severler. Bu yüzden günümüzde en çok paylaşılan içerikler arasında eğlenceli içerikler üst sıralarda yer alıyor. Günceli kullanarak ve kitlenizin dilinden yola çıkarak paylaşılabilir içerikler oluşturabilirsiniz.
Merak duygusu tetikleyici bir duygudur. Bu duyguyu tetiklemek insan davranışlarını yönlendirmenize de sebep olur. Aynı yakın zamanda elbisenin rengi konusunda da olduğu gibi. Günlerce bozuk görüntülü bir fotoğrafa bakıp gerçek rengini tahmin etmeye çalıştık. Sadece Türkiye’de de değil, dünyanın birçok yerinde elbisenin rengi konuşuldu.
Ekşi sözlüğün elit içerik yaklaşımına karşılık, inci sözlüğün hayatla dalga geçen yaklaşımı dikkat çekti. Kısa sürede içindeki hikayelerle rakip sözlükler, bloglar ve forumlar gibi birçok platformda yayıldı. Hatta ve hatta bu hikayelere özel web siteleri ve sosyal medya hesapları bile açıldı. Sanırım yazının başında sorduğumuz sorunun cevabı bu olsa gerek.
İlla ki ürün göstereceğim diyorsanız, bunun da insanları sıkmadan, yaratıcılık katılarak yapılması mümkün. Burada amaç hitap ettiğiniz kitleyi tanımanız, o kitleyi tekilleştirerek aynı dilden konuşabilmenizdir.
Daha önceki yazılarımızda da belirtmiştik: İçerik sokaktadır: Hatta paylaşılabilir içerik sokaktadır. Komşunun tembel oğlu Deniz, mahallenin zengin mühendisi Metehan ve evleneceği haber alınan ailenin yetenekli kızı Beril… Aslında özüne baktığınızda sokağın kuralları geçerlidir içerik pazarlamasında da… Haber niteliği taşıyan, övgü alan, eğlendiren, üzen, sorumluluk duygusunu pekiştiren; kısacası direkt olarak “beni satın al” demeyen, ama “beni iyi tanı” diyen her şey paylaşılabilir içerik olabilir.
[hs_action id=”2683″]
