Metaverse’de Captain America Olarak Şirket Kuran 13 Yaşındaki Çocuğunuz Instagram Kullanmayı Neden Bıraktı?
- 28 Ekim 2021
- Genel
Hem sosyal hayatımın hem mesleğimin bir parçası olan dijital medyanın bugünkü varlığı, görünümü; bundan sonraki adımda nereye gidebileceği gibi konuları gündelik sohbetlerimize katık ettiğimiz akşamlardan birinde, bu medya kanalları arasından özellikle Instagram’ın sonraki adımda nereye gideceğini tahayyül etmekte zorlandığımı söyledim. 🔮
Öyle ki, risk almayı pek sevmediğini Stories özelliğini Snapchat’ten, Reels formatını Tiktok’tan uyarlamasından anladığımız Instagram’ın; değişen teknolojik dinamiklere ve boyut değiştiren kullanıcı deneyimlerine hangi “çığır açan” yeni feature’ı ile ayak uydurabileceğini veya herhangi bir deneyimin öncüsü olup olamayacağını kestirmek artık pek kolay değil. Yine de Instagram’ın tüm bu adımlarını göz önünde bulundurduğumuzda çoğumuza göre pek özgün olmamakla birlikte en azından trendleri uyarlamada başarılı bir uygulama olduğunu söyleyebiliriz. Fakat bu kritik dönemeçte artık önemli olan salt olarak gelişmek ve değişmek değil, “hangi yenilikleri” takip edip kendi bünyesine aldığı olacak.
İçinden geçtiğimiz zamanı teknoloji ve yazılım bağlamında neden kritik bir dönemeç diye nitelendirdiğimi ise birazdan detayları ile açıklayacağım. Ama öncesinde, Instagram’ın geleceği ile ilgili soru işaretlerimi dile getirdiğimde, fikirlerine değer verdiğim dostlarımla yaptığımız beyin fırtınasından elde ettiğim çıkarımlardan biraz bahsetmek istiyorum sizlere.
Instagram’ın Yakın Gelecekte İflas Etme İhtimali Var Mı?
Facebook, sosyal ağların henüz ilkel sayılabileceği 2004-2005 yıllarında ortaya çıkıp ardından gelen yaklaşık 10 yıllık süreçte devleşti; ama belki de ortaya çıktığı ilk zaman dilimi dolayısıyla arayüzünü taşıyabildiği yerin limitli olması, bu arayüzün yeni mobil tüketim alışkanlıklarına ve trendlere uyum sağlama konusunda pek esnek olamaması gibi sebeplerle belli bir yaş grubunu elinde tutarak emekliliğe ayrıldı. Elbette veri gizliliği ihlali, Amerika’da seçimleri manipüle etme iddiaları gibi skandalların da artık gençler arasında gözde bir platform olmamasında etkisi büyüktü.
Birçok yorumcunun deyimiyle, bugün sosyal ağ olarak bir mezarlığa dönüşmüş olan Facebook’un işlevinin artık bir sosyal ağ olmaktan çıkıp bir çatı şirket olmasını hesaba kattığımızda; elinde Instagram, Oculus ve WhatsApp gibi 3 önemli ürünü olan bu şirket, varlığını sürdürebilmek için bizlerden daha ileriyi görebiliyor olmalı diye düşünüyorum.
Gelgelelim, Facebook’un büyüme motoru olarak görülen Instagram tarafında da bazı handikaplar söz konusu. Instagram’ın 2018’de 1 milyar kullanıcıya ulaşması dolayısıyla başarısını kutlayan Zuckerberg, aynı yıl genç kullanıcıların diğer sosyal medya platformlarına kaptırılması tehdidine, pazarlama sunumlarında net bir şekilde yer vermişti. The New York Times tarafından elde edilen dahili Instagram belgelerine göre, geçen yıl mesele daha acil hale geldi. Geçen Ekim’de bu yıl için, ABD’deki gençlerin dayanağını kaybetmenin doğuracağı kaygı verici sonuçlarla ilgili strateji notu düşüldü.
Şirketlerin güncel verilerine göre, 1,3 milyardan fazla kullanıcısıyla Instagram; 1 milyar kullanıcısıyla TikTok ve 500 milyon kullanıcısıyla Snapchat ile kıyaslandığında bu platformların en büyüğü olmaya devam ediyor. Ancak bu yıl finans şirketi Piper Sandler tarafından yapılan bir ankette, gençlerin yüzde 35’i Snapchat’in en sevdikleri sosyal medya uygulaması olduğunu söylerken, yüzde 30’u TikTok’u favori uygulamaları olarak belirtti. Instagram yüzde 22 ile üçüncü oldu.
Aslında tüm bu tehditler karşısında, Instagram’ın işini şansa bıraktığını pek söyleyemeyiz. 2018’den başlayarak, bu yıl 390 milyon dolar olarak planlanan küresel yıllık pazarlama bütçesinin neredeyse tamamını, büyük ölçüde dijital reklamlar aracılığıyla gençleri (özellikle 13-19 yaş ve dolaylı yoldan bunun daha da aşağısı) hedeflemeye ayırdığı biliniyor. Agresif reklam stratejisinin yanı sıra, hepimizin bildiği gibi gençleri uygulamada daha fazla tutma ve ilgi uyandırma mücadelesinde Stories, Instagram Live, IGTV, Reels gibi özelliklerini geçtiğimiz yıllarda sırasıyla duyurdu. Algoritmasında kullanıcı deneyimini geliştirme ve gençleri daha kolay cezbedebilmeye yönelik değişiklikleri zaten düzenli olarak yapıyor. Son olarak, geçtiğimiz günlerde Instagram üst düzey yöneticisi Adam Mosseri “Instagram Kids’i oluşturmanın doğru bir adım olduğuna inanıyoruz” beyanında bulundu.
Dolayısıyla Instagram’ın dataları doğru okuduğu ve planlarını buna göre oluşturduğu çıkarımı yapılabilir. Bugünün Instagram’ı özelinde düşündüğümüzde, yazılımı ve arayüzü nezdinde aklımıza gelebilecek ve gelecekte kullanıcı eğilimlerinin yönelebileceği tüm yeni feature’ları da bünyesine katabilecek esnekliğe sahip gibi görünüyor. Peki bu durumda sizce herhangi bir eksik parça var mı, yoksa Instagram bugünkü potansiyeliyle tahtını gelecek kuşaklara dek korur mu? O halde buyrun size gelecekteki Instagram puzzle’ının, bugünden bir bakış ile benim gördüğüm iki eksik parçası:
1- Anonim Olmaya Duyulan İhtiyacı Karşılama
Bu ilk maddeyi kısa tutacağım fakat bu daha az önemli olduğu anlamına gelmiyor. Facebook’un da merkezinde bulunduğu veri güvenliği sorunları ve gizlilik ihlalleri son yıllarda öyle kitlesel boyutlara ulaştı ki; kişisel hayatlarımızın, banka şifrelerimizin, mesajlarımızın, fotoğraflarımızın başkalarına satılabildiği, paylaşılabildiği bir sistemde artık “Anonim” olabilmenin bir lüks olması ve insanların yeniden, tıpkı web2’den web3’e geçiş zamanlarında forumlarda, mIRC gibi, FriendFeed gibi en ilkel sosyal ağlarda veya bugünün oyun dünyasında olduğu biçimde anonim olmaya ihtiyaç duyması, kendini çok fark ettirmeden büyüyen bir güdü.
Instagram’ın gençler üzerinde beden algısı ile ilgili olumsuz etkiler yaratmasından tutun; sunduğu ışıltılı ciltler, kusursuz tatiller, lüks kıyafetler, muazzam yemekler ile dolu dünyanın, birçok kullanıcının psikolojisini bozduğu ile ilgili görüşler/ çalışmalar mevcut. Her şeyin kendi kimliğimizle ve bu denli perdesiz yaşandığı, tümüyle görselliğe dayanan bir uygulamada, gelecekte kullanıcıların anonim olma ihtiyacı karşılanabilir mi dersiniz?
Gerçek şu ki, Instagram bir ürün ise, kullanıcıları da “gerçek kişilikleri ile” onun birer ürünü. Bu nedenle Instagram bizim gerçek kişiliğimizle kurduğumuz hayalleri, ideallerimizi, sosyal ilişkilerimizi ve satın alma eğilimlerimizi bilmeye ihtiyaç duyuyor. Sonuç olarak, ben Instagram’ın böyle bir güdünün farkında olsa dahi algoritmasını bu yöne doğru güncellemesinin pek mümkün olmadığını çünkü sunduğu temel içerik üretim ve tüketim konseptinin buna evrilebilecek değerlerin üzerine inşa edilmediğini düşünüyorum.
Anonim olma ihtiyacının yakın gelecekte hayatımıza yoğun bir şekilde entegre olacağı öngörülen teknolojiler ve konseptlerle nasıl desteklendiğini, yazının ilerleyen kısımlarında pekiştireceğim.
2- Sanal Evrenlerin Yükselişi- Metaverse
İkinci eksik parça ise, sanal ve arttırılmış gerçekliğe uyumluluk süreçleri ile ilgili. Bu kısım aynı zamanda, başlarda birazdan detaylı açıklayacağımı belirttiğim kritik bir dönemeçte oluşumuz mevzusuna da ışık tutuyor. Çünkü tüm insani alışkanlıklarımızı, kullanıcı davranışlarımızı, eğilimlerimizi yeniden şekillendirmesi çok muhtemel olan bir eşikteyiz ve adımımızı içeri atmak üzereyiz. İçerisi dediğim, bildiğimiz fiziksel evrenimizin ötesinde yeni bir sanal evren: Metaverse.
Metaverse kelime anlamı olarak Öte Evren veya Evrenin Ötesi demek. Fiziksel gerçeklik ile sanal ve arttırılmış gerçekliğin bir arada olduğu online dünyalar topluluğu olarak açıklanabilecek olan metaverse’ün karşılık geldiklerini biraz daha detaylandırmak gerekebilir. Çünkü oyun dünyasının içinde aktif olarak yer alan kullanıcılar Second Life, Roblox, Fortnite gibi evrenlere hâkim olduğu için ve sanal bir dünyanın içerisinde yalnızca oyun oynamanın ötesinde etkinlikler, hobi alanları, çarşılar, meslekler, hatta tümüyle bir ekonominin yer alıyor olması bu oyunlar dolayısıyla bilindik birer fenomen olduğu için; metaverse’ün bunlardan farkını anlatabilmek önemli hale geliyor. Fortnite evreninde geçen sene gerçekleşen, 9 dakikalık Travis Scott (kendi avatarı ile katıldığı) konserini aynı anda 12 milyon kişinin izlediği ve konserden 20 milyon dolarlık bir kazanç elde edildiği göz önünde bulundurulduğunda çevrimiçi sanal dünyaların neye dönüşüyor olduğunu hayal edebilmek mümkün. Gelgelelim metaverse, sadece bu saydığımız sanal dünya oyunlarından ve onların evreninde yer alan aksiyonlardan ibaret değil. Marvel veya DC Comics evrenleri gibi seyirlik evrenlerden de. NFT ve blockchain teknolojilerini içinde barındırıyor fakat bunlardan da ibaret değil. Tüm bunların ve daha fazlasının aynı anda içinde bulunduğu, hepsini kapsayan; 3 boyutlu avatarlarımız ve sanal gerçeklik gözlüklerimizle bizim de içinde yer alabileceğimiz ve “gerçek hayatımızla paralel” deneyimler yaşayabileceğimiz, daha önce zaman zaman çeşitli kitaplarda, filmlerde inşa edilişine atıfta bulunulmuş olan bir öte evren.
Kitaplarda ve filmlerde daha evvel, dijital bir gezegende inşa edilen kentsel bir ortam ya da dijital bir vaha gibi farklı formlarda hayal edilen metaverse’ü duymuştuk evet. Bugün, içi hızla dolan metaverse’ün deneyimlenebilmesi için VR gözlüklerine ihtiyaç duyulacağı tahmin ediliyor. Özellikle de Zuckerberg’ün bir metaverse şirketi olma ideali ile ilgili ortaya koyduğu argümanlarda, VR gözlüklerinin metaverse deneyiminde önemli bir rol oynayacağı öne sürülüyor.
- Ara Soru: Metaverse deneyimi için VR teknolojilerini kullanmak şart mı?
Fakat bu öngörüye getirilen eleştiriler de mevcut. Bu eleştirilere göre; Zuckerberg “Sanal ve artırılmış gerçekliğin yapabileceği ve Metaverse’in genel olarak insanların deneyimlemesine yardımcı olacağı şey, etkileşim kurma şeklimizde çok daha doğal olduğunu düşündüğüm bir mevcudiyet duygusudur… Gelecekte, bunu sadece bir telefon görüşmesiyle yapmak yerine, sen benim kanepemde bir hologram olarak oturabileceksin ya da ben bir hologram olarak senin koltuğunda oturabileceğim ve bu gerçekten öyleymiş gibi hissedeceğim.” derken, metaverse’ü tamamen VR/ AR gerekliliğine indirgiyor ve bu da bazı kısıtları beraberinde getirecek. Çünkü her ne kadar büyük satış hacimlerinden söz edilse de VR teknolojileri henüz yaygın bir kullanıma ulaşmadı ve bunun için daha uzun bir yolu var.
Öte yandan bugün insanlar VR kullanımlarına kıyasla video oyun konsollarında veya telefonlardaki sanal alanlarda/ evrenlerde yüzlerce kat daha fazla zaman harcıyorlar. Büyük çoğunluğu oyun sektöründe olan şirketler bunun farkındalar. İşte bu yüzden içeriklerini buna göre geliştirmeye devam ediyorlar. Fortnite yukarıda da bahsettiğimiz gibi tek seferlik kaçırılmayacak etkinlikler sayesinde kendisi bir oyun dünyasının ötesine taşıyarak sosyal bir alana dönüşmek için uğraş veriyor. Fortnite’ın evreni artık Millenium Falcon’da uçabileceğiniz, Batman olarak yere süzülebileceğiniz, Captain America ve Lebron James ile silahlı çatışmaya girebileceğiniz bir oyun evreni.
Dolayısıyla, Zuckerberg VR ile kelimenin tam anlamıyla bu dünyaların içinde olmanın gerekli olduğuna inansa da, çoğu oyuncuya sorduğunuzda gözlük ve kulaklık gerekmeksizin zaten orada yaşıyormuş gibi hissettiğini söyleyecektir. Bu his, içeriğin gücünden geliyor. Herkesin sanal gerçeklikle birbirine el salladığı dev bir sosyal alan olan FacebookVerse’ü yaratabilirsiniz, ancak bu müthiş teknolojiye rağmen belirleyici olan kısım, inşa ettiğiniz şeyin içeriği olacaktır. İnsanların gerçekten gitmek istediği bir evren yaratmak esas konu.
Facebook’un ürünleri (ister Facebook’un kendisi, ister Instagram olsun) gerçek kişiliğiniz için bir dijital varlık oluşturmak ya da en azından kendinizin daha mutlu, filtrelenmiş bir versiyonu ile bu platformlarda bulunmak ile ilgilidir. Metaverse’ün ana ideali ise gerçekte olduğunuz kişi olmaya mecbur olmadan, herhangi bir kişi olma, tüm kişisel bilgilerinizi gizleyebilme yeteneğini size kazandırabilmektir. İşte 1. maddemde bahsettiğim anonim olma ihtiyacı, metaverse’ün idealinde güçlü bir şekilde yeniden karşımıza çıktı.
Üyelik sırasında sahte bir isim kullanmanıza dahi izin vermeyen ve dünyanın dört bir yanındaki reklamverenlerle paylaştığı kişisel verilerimize bakılırsa, gerçekte kim olduğumuzla çok yakından ilgilenen Facebook’un durduğu nokta, metaverse idealinin tümüyle karşısında gibi görünüyor.
Instagram Metaverse’ün neresinde?
Yukarıda da sözettiğim gibi Facebook, VR teknolojileri ve yazılımı üreten Oculus’a insan gücü ve teknoloji anlamında büyük yatırımlar yapıyor ve kaynaklarının büyük bir çoğunluğunu Oculus için ayırıyor. İşte böylece, Facebook şirketinin (metaverse deneyiminin sanal gerçeklik gözlüklerine ve kulaklıklarına bağlı olmayan, içerik temelli ve gücünü anonim olabilme şansından alan bir deneyim olduğunu savunarak, Zuckerberg ve ekibinin bu konuya yanlış perspektiften baktığı yönünde gelişen eleştirilere rağmen) metaverse gerçekliğinin farkında olduğunu ve bu evrenin bir parçası olmak için hızla çeşitli adımlar atacağını tahmin edebiliyoruz.
Başarılı olabilmesi için kritik olan nokta, eleştirinin içerisinde de geçtiği gibi, bunu hangi cezbedici içerik eşliğinde yapacak olması ve kullanıcılarına bu evreni deneyimlemekle ilgili nasıl esneklikler sunacağı.
Bu arada, Ağustos 2021’de Zuckerberg bizlere Oculus için, katılımcıların bir konferans salonunda yan yana oturabildikleri ve etkileşim kurabildikleri bir “iş metaverse’ü” tanıttı (Horizon Workrooms). Şirketlerin hızla uzaktan çalışma modeline geçiş yaptığı bir dönemde, zamanlamasının çok iyi olduğunu söylemek mümkündü ve bu görüntü bana keyif vermişti.
Tüm bu gelişmeler markaları (şirketler ve kişiler) nasıl etkiler?
Bir kadına doğum gününde, hiçbir zaman koluna takamayacağı bir çanta satın almanın çekici olmayacağını düşünüyorsanız, muhtemelen yakın zamanda yanıldığınızı göreceksiniz. Gucci’nin, bir Metaverse olarak varlık gösteren Roblox’un oyun platformunda NFT bile olmayan ve sadece Roblox platformunda kullanılabilecek olan bir dijital çantayı, bu platformun para birimiyle 4.115 dolara sattığını, bu fiyatın çantanın fiziksel versiyonundan daha pahalı olduğunu duymuş muydunuz? Pandemi döneminde Gucci; Gucci Garden Experience isimli konseptiyle, müşterilerine ve meraklılarına bir sanal showroom tur deneyimi yaşatmak üzere yola çıkmıştı. Ardından bu deneyimi, bir oyun evrenine taşıyarak Roblox’ta da bu galeriye yer verdi. Bu sınırlı süredeki event’e avatarları ile katılan kullanıcılar çeşitli oyunlar eşliğinde Gucci’nin sanal ürünlerini ücretsiz şekilde kazanabiliyor veya sadece Roblox’ta geçerli olan bir para ile satın alabiliyordu.
Bu örnek bile tek başına bizlere markaların ürünlerini, koleksiyonlarını Metaverse’de nasıl sergileyebileceği, dilerse NFT olarak nasıl satabileceği, fiziksel mağazalardan yapılan satın almalardan farksız bir tüketim ekosisteminin nasıl oluşabileceği ihtimallerinin kapılarını aralıyor.
Peki neden ve nasıl? Öncelikle nedeni çok açık; rakiplerinizin yer aldığı veya yakın gelecekte kayıtsız kalamayıp yer alma ihtimalinin çok yüksek olduğu bir evrende sizin de bulunmanız kaçınılmaz. Elbette her pazarlama fenomeninde olduğu gibi burada da öncü markalar ve takip eden markalar söz konusu olacaktır. Bu teknolojiye yatırım yapmayı yakın dönem pazarlama ajandasına almayı akıl eden vizyoner markalarla, farklı bir evrende hangi konseptler eşliğinde karşılaşacağımızı heyecanla bekliyorum. Nasıl kısmına gelince; Gucci örneğinden yola çıkarsak bir markanın öte evrende yer almasının oldukça kreatif yolları var. Bir sanal gerçeklik oyun platformunun içerisinde yer alabilir veya mağaza açabilir, influencer’larla (elbette onların avatarları ile) iş birlikleri kurabilir, bu evrenin içerisinde şu an aşina olduğumuz 2D reklam formatlarının çok daha gelişmiş versiyonları olan yepyeni ve sofistike reklam deneyimleri sunabilirler.
Markaların, müşterilerine metaverse içerisinde sunacağı ürün ve hizmet deneyimlerini tutundururken, bana kalırsa en çok öne çıkarması gereken değerlerden biri, karbon ayak izimizi azaltma ideali olacaktır. Bu evrende sabah Paris’te kahve eşliğinde kruvasan yerken, öğlen Floransa’da müze gezmek, gece ise İbiza’da bir partiye katılmak mümkün. Konserlere, etkinliklere fiziksel koltuğumuzdan kıpırdamadan katılmak da. Birbirimizin fiziksel olarak yanında olmadan aynı odada olmak da. Eğitim, iş hayatı gibi alanlarda fiziksel olarak evden çıkıp aracımıza binmeden veya toplu taşıma kullanmadan çok kolay bir şekilde bir masa etrafında toplanabilmenin mümkün olmasından artık bahsetmiyorum bile. Tüm bunlar, insanlığın fiziksel dünyaya verdiği zararı sıfırlamasa bile büyük oranda azaltabilir. Bu, öte evrenin tıpkı içinde yaşadığımız dünya gibi handikapları olmayacağı veya buradaki kullanıcıların, insanlığın fiziksel dünyaya verdiği zararı metaverse ortamına hiçbir yolla veremeyeceği anlamına gelmiyor tabii ki. Fakat bunları hepimize zaman gösterecek gibi görünüyor. Bugün ise, tüm markaların ve yazımıza konu olan Instagram’ın, bu teknolojilerin ve metaverse’ün neresinde duracağına zaman kaybetmeden karar vermesi gerekiyor.
Yazım boyunca, şu an içinde yaşadığımız ekosisteme “gerçek dünya”, “gerçek evren” dememeye, “fiziksel olan” şeklinde nitelendirmeye çalıştım. Çünkü tüm bu gelişmeleri derin bir nefes alıp sakince düşündüğümde, yakın gelecekte hangisinin “gerçek” evren olarak nitelendirileceği hakkında kesin bir yargıya varamıyorum.
Birlikte düşündüğümüz ve yorumladığımız bu yolculuktan ben büyük keyif aldım. Sorularınızı ve görüşlerinizi hulya@netvent.com’a iletebilirsiniz.
Sevgiyle 🌸
Kaynaklar:
https://www.theverge.com/2021/8/19/22629942/facebook-workrooms-horizon-oculus-vr
https://influencermarketinghub.com/metaverse-marketing/
https://influencermarketinghub.com/metaverse-influencer-marketing/
https://www.nytimes.com/2021/10/16/technology/instagram-teens.html
Yeni podcast gelmiyor mu yahu özledik.
Harika yazı bu arada, blogdaki favori yazım olabilir, eline sağlık.
Markaların ve pazarlama kampanyalarının metaverse’e yansımaları konusu “Uzaktan Kumandalı Kız” kitabını hatırlattı bana, belki senin de hoşuna gider.
Sevgiler,