Remote Çalışmak, Konfor Alanı, Kurumsal Hayat.
‘‘İnsan cesur olup kendi güven alanından çıktığı an hayatta her şeyi yapabiliyor. Zaten hayat size yardım ediyor bir noktada. Bambaşka coğrafyalarda sıfırdan hayat kurmak mümkün.’’
Daha önceki yazımızda kişinin konfor alanında çıkması ve yöneticilerin kendi ekiplerini bu alandan çıkmaya yönelik nasıl yönetebileceklerini dair önerilerimizi paylaşmıştık.
Değişen tüketim alışkanlıklarının insanların satın alma kararlarına etki ettiğini gördüğümüz gibi, çalışma düzenlerini de değiştirdiğine tanık oluyoruz. Bugün bağımsız çalışmak ile çoğu kez karıştırıldığına denk geldiğim, uzaktan çalışmak (remote) yazımın konusu olacak. Çok uzun bir süredir bu konu özelinde sürekli notlar alıyor, remote çalışanları gözlemliyorum. Nihayet yazımı yazmaya başladım. 🙂
Lakin başlamadan önce, bir ofis çalışanı olarak remote bir ekiple çalışırken deneyimlediğimiz bir kaç bilgiyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Daha önce dünyanın en büyük teknoloji firmalarından birinin, Türkiye pazarına sunmak istediği ürünleri için Ankara’dan çalışmalar yapmıştım. Reklam planlamaları, mesajları, ürün sayfaları, açıklamaları, stratejik partnerlikleri dahil dijital operasyonlarını tek tek elden geçirip çalışmaya başlamıştım.
O süre boyunca ürünün hedef kitleyle buluşturulması için şirket tamamen nomad bir ekiple çalışıyordu. Dünyanın farklı yerlerinden, farklı psikolojik deneyimleri yaşayarak, hep birlikte tek bir amaç için çalışıyorduk.
Beni de o gruba dahil ettiklerinde gerçekten birbirimizi nasıl güncel tuttuğumuzu, hiç tanımadığım, daha önce hiç görmediğim bir ekiple bunun nasıl iyi iş çıkarma da önemli olduğunu çok güzel bir biçimde deneyimlemiştim.
Dijital nomadlık, remote çalışma derken dedim ki bunu ben yazsam,
yazarım.
Ama ne kadar aktarırım tartışılır.
“Peki ben değil de bunu gerçek bir remote çalışan anlatsana nasıl olur?” derken,
işlerini yakından takip ettiğim, dijital göçebe olarak hayatını Güney Asya’da sürdüren sevgili Zeynep Gabralı bu hafta Netvent Blog’un konuğu! 👏 🙂
Ama ondan önce, kendisini biraz tanıtayım istiyorum.
‘Bir gün uyanıyor ve kurumsal hayatı bırakıp uzaklara gitmeye karar veriyorsunuz.’
Bu biraz tanıdık bir hikaye gibi değil mi?
İşte değil.
Freelance (bağımsız çalışmak) ile sıkça karıştırılan remote çalışmak (uzaktan çalışma) fiziki bir ofise bağlı kalmadan çalışma türüdür.
Bu röportajla da sizlere remote çalışan, Zeynep Gabralı ile bir araya getirmek istedim.
‘Zeynep Gabralı kimdir?’ dediğinizde karşınıza çıkacaklar için şimdiden sizi uyarıyorum. 🙂
Zeynep, Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu.
Aynı zamanda da reklam yan dalına sahip.
İstanbul’dan sonra eğitim aşkı onu dünyanın en saygın üniversitelerinden biri olan Stanford University’e kadar götürüyor. Arada bir de İtalya’nın saygın okullarından katıldığı sertifika programları var. Tayfa, Medina Turgul DDB, Wanda Digital ve PromoQube gibi ajanslarda da birçok ödüllü işe imza atmış biri. ABD’de San Francisco ve New York tecrübelerinden sonra Türkiye’ye geri dönüyor.
Vaktiyle “Aa niye dönmüş?” diye içimiz içimizi yerken, bir röportajında Türkiye’ye dönüş sebebini açıklarken bizi bizden alıyor.
‘‘Hem özlem hem de kendi ülkem adına neler yapabilirim buradaki startup ve dijital dünyada nasıl farkındalık yaratabilirim oldu.’’ diyor.
2014 yılının ortasında, önce Glaxo Smith Kline ardından Onedio.com’da Stratejik Planlama Direktörü olarak görev yapıyor. Bir dönem Ahmet Kural, Murat Cemcir’e de Sosyal Medya iletişim danışmanlığı hizmeti veriyor.
Peki böylesine parlak bir eğitim hayatının yanında böylesine bir kariyere sahip biri; nasıl oluyor da bir anda kurumsal yaşantısını, alıştığı düzeni, lükslerini, sevdiklerini bırakıp dijital göçebe (nomad) olarak çalışmaya karar veriyor?
Aslında bugün, remote çalışmanın ötesinde farklı konularda da ilham alacağımız, merakımızı giderecek olan isim geliyor şimdi.
Hazırsanız başlıyoruz.
–
+ Merhaba!
Açıkçası daha önce de söylediğim gibi çok uzun zamandır dijital göçebelik üzerine sizlerle bu röportajı yapmak istiyordum ama bir türlü denk gelemedik. Kısmet bugüneymiş. ☺
Tekrardan, olumlu geri dönüşünüz için teşekkür ederim.
Nasılsınız? Şu an tam olarak bu soruları nereden, hangi şartlarda yanıtlıyorsunuz?
– İyiyim diyelim sadece biraz garip hissediyorum, uzun bir aradan sonra her şey farklı geliyor. 🙂
21-22 ay sonra ilk kez Türkiye’ye geldim 5-6 gün oluyor biraz adapte olmaya çalışıyorum. Bu soruları İstanbul’daki evimden Türk kahvemi içerek yanıtlıyorum. 🙂
+ Afiyet olsun.🙂 İstanbul’a da selamlar çok buradan.. Peki dijital göçebe yolculuğunuz nasıl başladı? Buralara kadar geleceğinizi tahmin ediyor muydunuz?
– Yola çıkma isteğim aslında herkes ile benzer nedenlerden dolayı ortaya çıktı. Üst düzey yönetici olarak çalışıyordum, iş stresi, İstanbul, günlük yaşamın zorluğu derken 2016 Temmuz ayında istifa ettim ve gitmeye karar verdim. Açıkçası bu noktaya kadar geleceğimi ve bu kadar uzun süreceğini hiç tahmin etmedim. Çünkü 3 aylık bir proje için Bali’ye taşınmıştım fakat hayat karşınıza öyle fırsatlar çıkartıyor ki bir anda tüm dengeler değişebiliyor. ‘‘Emin olduğum tek bir şey var bundan sonra yola devam edeceğim.’’
+ Mecralardan takip ettiğimiz kadarıyla, günlük hayatınıza da olabildiğince özen gösteriyor ve kaliteli yaşıyorsunuz. ☺ Hani bazen kıskanmamak elde değil. Yaşam standartlarınızı seyahat ettiğiniz yeni bir ülkeye göre nasıl adapte edebiliyorsunuz? Yorucu olmuyor mu bir de işlerinizin arasında?
– Hayat keşke hep Instagram’da gözüktüğü gibi olsa. 🙂 Yeni bir ülkede ilk zamanlar hep çok zor oluyor. Yaşadığım ülkeler Batı ve Türk kültüründen çok farklı. Günlük hayat, yemekler, insan ilişkileri, iş ahlakı bambaşka. Mesela Çinlilerle arkadaş olmak ve çalışmak çok zorlayıcı çünkü hayata bakış açıları ve davranışları bizim kültürümüzden çok uzak.
Ama insan her şeye alışıyor. Ön yargıları bırakırsanız adapte olmanız daha hızlı oluyor. Ben iletişimi ve öğrenmeyi çok seven biriyim o nedenle daha çok girişken olmayı, bulunduğum ülkenin kültürüne uymayı, değerlerine saygı duymayı öğrendim. Bir de yaşadığım ülkeler hoşgörünün çok önemli olduğu yerlerdi insanlar da bana yardımcı oldu bu noktada. İş konusunda Avrupa ve Asya saatiyle çalışıyorum. Oldukça yorucu. Gündüz Asya pazarındaki müşterime hizmet verirken gece Avrupa’daki müşterim için çalışıyorum. Gün içerisinde molalarım var spor yapmak hobilerimi yapmak gibi. Biraz yorucu tabii.
+ Aslında ben şeyi de merak ediyorum.
Anneniz ve babanızın, bu kadar kariyer yaptığınızı düşünürsek ilk olarak bu şekilde çalışma fikrinizi söylediğinizde tepkileri neler oldu?
– Aslında her ailede olduğu gibi ilk başta kariyerimi bırakmam biraz tepki çekti. Daha önce Amerika’da çalıştığım için yine oraya gitmem bekleniyordu.
‘‘Diyebilirim ki ailem en büyük destekçim. ‘Her kararında biz senin arkandayız.’ dediler ki bu gerçekten çok önemli, insan daha bir güvenli atıyor adımlarını. Aileme bu konuda her zaman minnettarım.’’
+ Paylaşımlarınızda gördüğümüz Asya’nın meşhur sıcakları, böcekleri derken
hiç ‘‘Ya ben geri dönücem abi. Yeter artık.’’ Dediğiniz bir an oldu mu? Bu konuda remote çalışmanın negatif yanları neler?
– İklim şartları çok zorlayıcı, mesela Asya’da hava şartları ve nem nedeniyle astım rahatsızlığı başladı. Bizim anatomimiz uzun vadede Asya iklimine uygun değil. Böceklere ve sürüngenlere bir süre sonra alışıyorsunuz, ilk zamanlar çok korkuyordum sonradan alıştım.
Burada ne yapıyorum dediğim ve dönmek istediğim anlar oldu çünkü tek başımaydım mücadelemde ve kimse yoktu yanımda. Ağır hastalıklar geçirdim o dönemler zordu. Mesela motosikletle kaza yaptım. Sonrasında yerliler tarafından saldırıya uğradım 2016 yılında. Biraz travma yarattı ama bir şekilde kendimi telkin ederek güçlü olmaya çalıştım. Dış etkenler de var. Mesela; tayfun, volkan, deprem, sel gibi bir çok doğal afet yaşadım. Hatta 2017 yılında Penang’taki tayfundan kaçarken bacağım yandı. 🙂 Yanan bacağıma o anın hikayesini dövme olarak yaptırdım hayatım boyunca baktıkça hatılayacağım.
‘‘Remote çalışırken, başka bir ülkedeyseniz çoğu şeyi kabul etmeniz gerekiyor. Kendi güven alanınızdan çıkma cesaretini gösterirseniz hayat size yardımcı oluyor.’’
+ Bazen bizim bile, ofiste çalışanlar olarak birbirimizle fiziksel iletişim kurmadan yapmakta zorlandığımız işler oluyor. Siz bu durumu nasıl aşıyorsunuz?
– Bence insanlar nerede mutlu çalışıyorsa oradan çalışmalı. Şu an çalıştığım Cowork 7/24 ve 7 farklı ülkeden çalışan 13 kişilik bir ekibe sahip. Hiç sıkıntı yaşamıyoruz aksine faydası var. Teknoloji oldukça ilerlediği için artık Slack, WhatsApp, Skype gibi bir çok ürün hızlı iletişim kurmanıza yardımcı oluyor. Zorlanma yaşamıyorum çünkü haftalık düzenli olarak ekip toplantıları ve birebir toplantılar yapıyoruz. Herkes birbirini güncel tutuyor.
+ Alibaba ve Tencent’in bir çok Asya ülkesinde girişimlere yaptıkları yatırımları biliyoruz. Bu hızla giderse, Asya’nın kısa zamanda ABD’nin bile öne geçebileceği bildiriliyor. Asya ülkelerindeki bu miktar üç ayda %103’e varan artışla, son on yılın en yüksek değerine denk düşüyor. Geçmişte Amerika’da çalışmış biri olarak girişim sermayelerinde olan bu denli artış hakkında siz neler söylemek istersiniz?
– Benim Asya özellikle güney Asya ülkelerinde yaşamayı tercih etme sebeplerimden biri Çin’in bu ülkelere gerçekleştirdiği yatırımlar. İki yıl önce bunu öngörerek taşındım. Özellikle teknoloji alanında Amerikan pazarı bir doygunluğa ulaşmış durumda ama Asya şu an yükselen pazar. Bulunduğum süre içerisinde bu gelişime birebir tanık oldum. Singapur, Hong Kong ve Çin hızla büyüyen pazarlar. Buna ek olarak yatırımlar ile birlikte Endonezya, Tayland ve Malezya’da çok hızlı gelişiyor. Ülkelerin dijital hubları var yani yabancı sermayeye devlet desteği ile birlikte pazarlarını açmış durumdalar. Ben gelişmekte olan ve doygunluğa ulaşmamış ülkelerin özellikle girişimcilik alanında daha hızlı ilerlediğini düşünüyorum.
+ Geçtiğimiz günlerde dikkatimi çeken bir haber vardı MediaCat’te. Nevzat Aydın’ın “Evden çalışmaya inanmıyorum ama ev rahatlığında ofiste çalışmaya inanıyorum. Arkadaşlarımızın evlerinin rahatlığında çalışmalarını sağlıyoruz.” demişti. Bu konu hakkında söylemek isteyeceğiniz şeyler var mıdır?
– Nevzat Bey bunu demiş ise bir bildiği vardır. 🙂 Kendisi ekibi için oldukça güzel bir ofis yaptı bu noktada. Nevzat Bey ülkedeki tek örnek olabilir, kendisine saygı duyuyorum.
Aslında evden ya da başka bir yerden çalışmak ciddi bir disiplin gerektiriyor o nedenle herkes bu şekilde çalışamayabilir. Uzaktan çalışma çok yeni bir trend. Amerika, Avrupa ve Asya’da lokasyon bağımsız çalışmak artık oldukça normal bir çalışma modeli. Bu nedenle birçok ortak çalışma ofisi açılıyor. Wework bu konuda dünyada ciddi bir case, hızla büyüyen ve yatırım alan bir zincir. Ben zamanla ülkemizde de bu algının yaygınlaşacağını düşünüyorum. İnsanlar coworking spacelerden farklı sektörlerden insanlarla tanışma imkanı elde ediyor, aynı şekilde aynı sektörde olup farklı ülkelerden insanlardan da çok fazla şey öğrenebiliyorsunuz. Artık dünyada birçok teknoloji şirketi ve kurumsal şirket de ofis yerine coworking spaceleri tercih etmeye başladı.
+ Gelelim biraz da Scoopoint gibi ortak çalışma alanlarına. Ne kadar zamandır Scoopoint bünyesinde yer alıyorsunuz? Yollarınız nasıl kesişti?
– Scoopoint ile çok enteresan bir tesadüf sonucu tanıştık. Ben Penang’tan önce Bali’de yer alan Hubud’ta çalışıyordum. Penang’a taşınınca coworking space arayışına başladım ve şirketin kurucusu Mei Tan ile sosyal medya üzerinden tanıştık. Şirketin kuruluşundan bu yana 15 ay boyunca iş geliştirme ve pazarlama ekibinin başında hizmet verdim. Aynı zamanda girişimciler için inkübator programları ve devlet destekli yatırım sürecinde proje yönetimi yaptım. Temmuz ayı itibariyle Malezya’dan taşınmaya karar verdiğim için ayrılma kararı aldım. Scoopoint benim ilk Asyalı müşterim.
‘Her çalıştığım şirket benim çocuğum gibi bu nedenle müşteri – danışman ilişkisinden çok aile gibi olduk 🙂 Her girişimin yaşadığı o engebeli yolu ve ciddi zorlukları birlikte atlattık. Bana çok şey kattı. ‘Gelirsen, biz buradayız.’ diyorlar, artık biliyorum ki Penang’ta bir ailem var.’’
+ Malezya ve Tayland’da ortak çalışma alanlarından en başarılı bulduklarınız hangileri?
– İşim gereği oldukça fazla çok bulundum ki seçmek çok zor. 🙂 Tayland’da Koh Lanta adasında bulunan Koh Hub oldukça sevdiğim ortak çalışma alanlarından biri. Bangkok’ta yer alan Hive ve Hubba etkinlik ve networking açısından oldukça başarılı. Kuala Lumpur’da yer alan Paper+ Toast oldukça inovatif bir coworking space. Bunun yanı sıra Bali’de yer alan Hubud ve Dojo Bali düzenledikleri etkinlikler, hackathonlar ve startup weekendlerde Güney Asya’nın önemli coworking spacelerindendir.
+ Sizce gelecekte adını daha sık duyacağımız Uzak Doğu’da şu an en dikkat çeken girişim nedir?
– Grab son iki yılda ciddi bir atağa geçen ulaşım uygulamasıdır. 2018 başı itibariyle Uber Güney Asya’daki tüm operasyonunu Grab’e devretmiştir. Hızla büyüyorlar. Yakın zamanda batıya da açılacaklarını düşünüyorum. Uber’den farklı olarak kendi ödeme sistemleri ve online alışveriş sistemleri bulunmakta. Yolculuk esnasında online alışveriş yapma imkanı sunmaktadır. Aynı zamanda Grab Pay ile birçok mağaza ve kafede ödeme gerçekleştirebiliyorsunuz.
Malezya kökenli ve hızla büyüyen yemek sipariş uygulaması Dahmakan. Kişiye özel sağlıklı günlük yemek üretimini profesyonel şefler ile birlikte gerçekleştiren ve ulaştıran bir uygulama. 2018 itibariyle ikinci yatırımı aldılar ve Tayland pazarına girdiler.
Kişiye özel grafik tasarımı ve infografik uygulama hizmeti sunan Piktochart’da son dönemde adından sıkça söz ettiren ve hızla büyüyen girişimlerden biri.
+ İnsanların tüketim alışkanlıklarının kalıcılıktan çok artık değiştirmeye yönelik. Vaktiyle annelerimizin babalarımızın hayallerini süsleyen bir ev ve arabayken, şimdi bir çok gencin hayali belki sizler gibi yaşamak.
Eskiden bir ürünü ya da hizmeti bir kere de kullanacak olsak satın almayı tercih ederken, şimdi daha ekonomik olan kiralama yöntemi revaçta. Acaba mobil olmak, dijital göçebe olarak çalışmak da insanoğlunun evrilen tüketim alışkanlığının bir parçası olabilir mi?
– Tüketim alışkanlıklarım ciddi anlamda değişti. Eskiden sürekli alışveriş yapardım, ayakkabı, çanta, teknoloji ürünleri son iki yıldır çok mobil yaşamaya alıştım. Sürekli hareket halinde olduğum için en az eşya ile yolda olmaya çalışıyorum. Genelde aynı kıyafetleri giyiyorum, iki senedir el çantası takmadım sırt çantamla geziyorum. Telefonum çalındı mesela gidip en uygun işimi görecek telefonu aldım. Açıkçası her şeyi en minimumda tutmaya çalışıyorum. Hiç ev ve araba hayalim olmadı yaptığım birikimleri seyahate ve farklı kültürler görmeye ayırıyorum.
+ Son dönemde en çok ilginizi çeken içerik nedir?
– Spesifik bir örnek yok açıkçası bu ara çok fazla infografik içeriği okuyorum. Data ve rakamsal veriler ilgimi daha çok çekiyor.
+ Türkiye’ye dair en çok özlediğiniz şey?
– Şu an mideme dokunduğu pek için pek yiyemesem de yemekler ve Ege’yi çok özledim.
+ ‘Günlük mutlaka göz atarım.’ dediğiniz web sayfaları var mıdır?
– Tech in Asia, Techcrunch, Business Insider her sabah kalktığımda, her akşam yatmadan düzenli kontrol ettiğim platformlar.
+ Şimdiye kadar verdiğiniz cevaplar için çok teşekkür ederim.
Son olarak dijital göçebe adayları için neler söylemek istersiniz?
– Açıkçası ben adaylara yol gösterecek bir merci değilim, çünkü her insanın hayattan beklentisi ve bakış açısı farklı. Sadece ‘‘diyebileceğim tek şey insan cesur olup kendi güven alanından çıktığı an hayatta her şeyi yapabiliyor. Zaten hayat size yardım ediyor bir noktada. Bambaşka coğrafyalarda sıfırdan hayat kurmak mümkün.’’
Şimdi sizi Zeynep’in görünce ‘Vay anasını ya.’ diyeceğiniz Instagram paylaşımlarıyla baş başa bırakıyoruz.🙂