Kullanıcı verilerine göre 2020 yılında bizi nasıl bir dijital dünya bekliyor?

Kullanıcı verilerine göre 2020 yılında bizi nasıl bir dijital dünya bekliyor?

 

Teknolojinin etkisiyle gelişen gündelik hayatımızın, çalışanların henüz şimdiden ‘daha verimli olduğu alanlarda çalışmaya başlamaları’ kavramından yola çıkarak, insanların fiziksel koşullardan bağımsız çalışabilmeleri ve yöneticilerin konfor alanlarını aşmak için nelerin yapması gerektiğinden daha önce bahsetmiştik.

 

Ticaretin Instagram’dan yapıldığı, milenyallerin derslerini Youtube üzerinden çalıştığı, ihtiyacın olan kadar ya da kullandığın kadar öde yapılarından gelen yeni iş modellerinin olduğu bir zamandayız. Abonelik bazında iş modeline sahip küçük girişimleri eminim sizler de her gün mobil cihazlarınızda görüyorsunuz.

Çekiliş yapanlar, hediye gönderenler ya da gizemden beslenen bir takım kutuların adreslere teslimleri… Liste uzayıp gidiyor.

Bu yazının asıl amacı gelişen teknoloji ile birlikte pazarlamacılara; tüketicilerin zaman içinde daha da evrilecek alışkanlıklarının, hem marka davranışını hemde gündelik hayatlarımızı nasıl etkileyeceğini aktarmak istemem.

 

Birazdan aşağıda sıklıkla yer vereceğim, yazımın da ana ilham kaynağı olan We Are Social ve Hootsuite tarafından hazırlanan 2018 sosyal eğilimleri raporuna, işletmenizin ve markanızın yeni dönem planlamaları için mutlaka göz atmanızı öneririm.

 

İşte 2020 yılı içinde bizleri bekleyenler.

 

1 – İnsanların sosyal medya kullanım oranı daha da artacak.

Bir çoğumuz bu gelişmeye üzülecekken bir kısmımız için de normal ve pozitif olarak karşılanacak. Ama durum bu.

Toplam 239 ülkede; internet, sosyal medya, mobil kullanım odağında yapılan araştırmada, 2017 yılında her gün 1 milyon kişinin sosyal medya araçlarına katıldığını görmemiz, bu sayının ilerleyen zamanlarda veriye ulaşım kolaylığının artacağını da göz önünde bulundurursak, yükselmesi içten bile değil.

Tahminim, bu büyüme devam edecek olup ve sosyal medyanın ilginç kullanımlarının Afrika’dan geleceğine hep birlikte şahit olacağız. Şu anda en hızlı büyüme oranlarına sahip kıtadaki internet kullanıcılarının sayısı yıllık bazda %20’den fazla arttı. Bu sayı oldukça büyük. Sanırım 2020’de, +40 yaş üstünün Instagram’da artan egemenliğini buram buram hissedeceğiz.

 

Ünlü kanaat önderi Simon Kemp, “Instagram kullanıcıları, insanların hayal ettiğinden çok daha büyük.” derken, Instagram’ı kullanan 45 ila 54 yaş aralığının, şimdiden 13 -17 yaş arasındaki kullanıcılardan daha fazla olduğunun da altını çiziyor.

 

2 – Online alışverişte, ürünler hakkında bilgi almak isteyen kullanıcı için sosyal medya daha da önemli  gelecek.

GlobalWebIndex’e göre, internet kullanıcılarının neredeyse yarısı markaların sosyal medya hesaplarını takip ediyor.

 

Arama motorları, mağaza incelemeleri ve PR artık geleneksel keşif kanallarına girmeye başlıyor.
2020 itibariyle kullanıcılar için sosyal medyanın; ürün araştırma konusunda, beş alanında büyümesini göreceğiz.

 

Yeni Marka/Ürün Araştırması için Sosyal Medya:

Alışverişini yapmadan önce kullanıcıların; ürünlerle ilgili fiyat ve kullanıcı yorumlarını incelemek üzere saatlerce araştırma yaptığını biliyoruz. GlobalWebIndex; 16-64 yaş arasındaki 178.421 küresel internet kullanıcısı üzerinde yapılan bir çalışmasında, kullanıcıların %28’inin ürün araştırma konusunda sosyal ağlara yöneldiğini tespit etti. Araştırmada; Latin Amerika, Orta Doğu ve Afrika gibi hızlı büyüyen pazarlarda, sosyal medya ağlarının ürün araştırmaları için arama motorlarını geride bıraktığı da görülüyor.

 

Anlaşılan o ki 2020 yılına kadar, yeni nesil ürün ve hizmetlerin fazlasını göreceğiz.

 

  • Görsel Aramalar:

Baidu’nun kilit mühendislerinden Andrew NG, 2020 yılına kadar yapılan aramaların en az %50’sinin görüntü veya konuşma yoluyla olacağını tahmin ediyor. Pinterest Lens gibi ürünler, marka ve ürün keşfine yardımcı olmak için makine öğrenimini bugün çok net bir biçimde kullanabiliyor. Pinterest’in kurucusu ve CEO’su Ben Silbermann’ın dediği gibi, “Gelecekte kelimelerle yapılan aramaların yerine görseller alacak.” 

 

  • Sesli Aramalar:

Ses teknolojisinin getireceği dönüşümle birlikte, gelecekte markaların birbirleri arasında dijital raf rekabetine gireceğini öngördüğünü biliniyor. Gelecekte, kullanıcıların aramalarını yazmaktan çok, direkt olarak sesli olarak yapması her zaman daha kolay bir alternatif olacak gibi görünüyor. Bu durum tüketicilerin ürünleri nasıl keşfettiklerini yeniden belirleyecek ve pazarlamacıların uyum sağlamaları gereken yeni bir dizi dijital davranış ortaya çıkaracak.

 

  • Mesajlaşma Uygulamaları:

Facebook, 2020 yılına kadar akıllı telefon kullanıcılarının yüzde 80’inin bir mobil mesajlaşma uygulamasına olacağını tahmin ediyor. Firmaların müşteri servisleri bu durumun en belirgin olarak görülebileceği alanlar. Şimdiden birçok yerel işletme mesajlaşma uygulamalarını birincil müşteri iletişim aracı olarak kullanmaya başladı bile.

Bu da mesajlaşma uygulamalarını mobil ticaretin merkezi olarak konumlanmasının yanında, aslında tüketiciler için etkileşimi arttırarak, ticaret kavramını mesajlaşmanın ötesine taşıyor.

 

  • Chatbotlar:

Firmaların ve yerel işletmelerin ürünle ilgili görsellerinden, Facebook’taki ürün lansmanlarına kadar; bugün sosyal içeriklerle olan iletişim, ürünleri keşfetmek ve değerlendirmek için gençler tarafından oldukça kullanılıyor. Tüketicilerin sosyal ağlarda potansiyel satın alımları araştırıldıkça, Facebook, veya Instagram’dan satın alma işlemlerini çok daha kısa sürelerde gerçekleştirdiklerini deneyimliyoruz. Chatbotlar da bu noktada tüketicilere, alışveriş ve ürün hakkında yardımcı olacak olan yegane araçlar olarak dikkat çekiyor.

Kullanıcıların akıllarında olan binlerce soruyu cevaplayacak ve dijital ödemeleri işletme için kolaylaştıracak ilk seçenek olarak görülüyor.
2020 yılına kadar, işletmeler o kadar kullanıma adapte olacaklar ki chatbotlar şu an konuşulduğundan daha az konuşulacak belki de.

Sadece işletmeler için değil, tüketicilerin belki akıllı telefon paketini seçmek veya bir tatil planlamak gibi satın alımlar için de faaliyet alanları genişleyecek.
 

3– Dijitalde video üretiminin artmasıyla video platformlarına da kalite güncellemeleri gelecek.

Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg bir keresinde “Önümüzdeki birkaç yıl içinde, işin çok daha büyük sürücüsü ve bu işi nasıl yaptığımızın belirleyicisi, Messenger değil, video olacak.demişti.

 

Videoların etkisini görmek çok zor olmasa gerek ki GlobalWebIndex’in videolar hakkındaki son verilerine göre, kitlenin talebi büyümeye devam ediyor.

 

  • İnternet kullanıcılarının %56’sı her ay Facebook, Twitter, Snapchat veya Instagram’da video içerik tüketiyor.
  • Her yıl 55 ila 64 yaşındakilerin %81’i çevrimiçi videoları izlediğini belirtiyor.
  • Video görüntüleyen her üç kişiden biri, her ay markalar tarafından yapılan videoları izliyor.

 

Gelişmekte olan pazarlardaki mobil tüketiciler daha fazla çevrimiçi hale geldikçe, bu alanda daha da fazla büyüme görmemiz içten bile değil.

Okur yazarlık oranlarının düşük olduğu ülkelerin bugün en büyük sorunlarından biri olan internete erişim arttıkça, video içeriğin ticari ürünler hakkında bilgi edinmek ve kişiler arası iletişim için metinden çok daha kolay bir ortam oluşturduğunu bir kez daha deneyimleyeceğiz.

 

Lakin 2020’ye gelindiğinde, kişilerin de markalar gibi küçük bütçeli prodüksiyonlarla ürettikleri videolar nedeniyle pazarlamacılar da dijitalde yer alan veri yığının, çoğunun video olduğunu fark ederek bu alanın yeteri kadar doygunluğa ulaştığını düşünecek.

 

Tıpkı Facebook gibi farklı algoritma güncellemeleriyle güven ve kalite odağı olmayan bir kanal ya da video sahibi, içerikte sayıdan çok kalitenin ön plana çıkmasının ardından yavaş yavaş yok olacak gibi görünüyor.

 

Hootsuite’in 2018 Sosyal Eğilim araştırmasına, konu olan katılımcıların % 46’sı kendi kişisel videolarını hayata geçirdiklerini, % 26’sının ise 2018’de hayata geçirmeyi planladıklarını açıkça belirtiyor.

 

4 – İş yerlerinde, evlerde ve kamuya açık alanlarda makineleşmenin daha çok örneğini göreceğiz.

Yurt dışında ‘Matematiğin Lady Gaga’sı’ olarak bilinen Cedric Villiani: ‘Yapay zeka elektrik gibi her yerde olacak.’ demişti bir röportajında.

 

Devletlerin, yapay zekanın toplumda nasıl yer edineceğine yönelik politikalarının, zamanla sundukları manifestolar arasında görmemiz de kaçınılmaz olacaktır.

 

Google’ın CEO’su Sundar Pichai de sıkça duyduğumuz ‘Mobile first’ kavramını daha önce ‘AI-first’ olarak kullanmıştı.

 

Aynı şekilde dev araştırma şirketi Gartner, yayınladığı yapay zeka raporunda; 2020 yılında B2B alanında hizmet veren markaların %30’unun satış süreçlerinden daha iyi sonuç alabilmek için yapay zeka kullanacağını ön gördüğünü raporuna eklemiş.

 

Peki pazarlamanın geleceğinde yapay zeka nasıl kendine yer edinecek?

 

Bu soruya en iyi cevabı araştırırken, şimdiye kadar gördüklerim arasında en detaylı ve basit olarak aktarılmış dosyayı sizlerle de paylaşmak istedim.

Kullandığımız araçların artık dijitalde sergilediğimiz davranışlardan yola çıkarak, algoritmaların geleceğimizi nasıl tahmin edeceğine dair yazdığım yazıyı da okuyabilirsiniz.

 

Algoritmalar halihazırda okuduğumuz içeriklerden, keşfettiğimiz ürünlerden, kiminle evleneceğimizi ya da hangi siyasi yönelimde olup, kararlarımızı bile nasıl değiştirebileceğini biliyor.

İyi haber şu ki, pazarlamacılar için bir çok angarya da bu sayede artık ortadan kalkmış olacak.

 

Bu konudaki en büyük tavsiye ise yakınmaktan çok, pazarlamacıların içerikleri her zaman algoritmaya uyum sağlayacak şekilde hazırlaması gerektiği.

 

Eğer markanızı ya da işletmenizi yapay zeka konusunda hazırlamak istiyorsanız, bir an önce yapay zeka kullanan araçları keşfetmeye başlayabilirsiniz. Örneğin bildiklerim arasında, MarketMuse yapay zeka sayesinde kullanıcıların aramalarıyla uyumlu olabilecek içerik stratejileri üretiyor.

Ham veriyi insan diliyle yazıya ve rapora dönüştüren AI tabanlı bir uygulama olan Narrative Science Quill’i de yine bu konuda inceleyebilirsiniz.

 

 5 – Yeni oluşan pazarlarda mobilin etkisi artmaya devam edecek.

‘Yeni nesilin internet kullanımı amacı, tamamıyla farklı olacak. Ve bu sadece ekonomik bir gelişmeye değil, internetin farklı insanları da birleştirme etkisini de geliştirecek.’ Simon Kemp

 

Facebook, 2020 yılına geldiğimizde insanların evde su ya da elektrik kullanmasından çok mobil kullanımlarının öncelik kazanacağını öngörüyor.

2020 yılına kadar yaklaşık 3 milyar insan cep telefonlarına erişecek ve bu tüketiciler için, mobil cihazların internete bağlanmanın tek yolu olacak.

 

Yine teknoloji devinin yaptığı çalışmada, dört internet kullanıcısından birden fazlası, sadece mobil cihazlardan internete bağlandığını belirtmiş. Hindistan (% 70) ve Endonezya (% 67) ilk iki sırada.

 

Bu verilerden yola çıkarak mesajlaşma uygulamalarının, mobil merkezli dünyada önemli bir rol oynayacağını ve mikro işletmelerin müşterileriyle iletişim kurmalarında etkili olacağını ön görebiliyoruz.

 

Bu arada küçük bir bilgi daha vermek istiyorum bu konu hakkında.

 

Facebook’un; Hindistan, Meksika ve Tayland’daki tüketiciler üzerinde yaptığı araştırmada, tüketicilerin işletmeyle mesajlaşmaları, söz konusu markadan alışveriş yapma olasılıklarının 1,25 kat daha fazla arttırdığını tespit etti. Hatta kullanıcıların şimdiden satın alma işlemlerini bundan ötürü gerçekleştiğini de biliyoruz.

 

Kısaca sosyal ağlar, mobil tüketicilerin finansal yaşamlarında da daha kritik rol oynayacak.

 

Örneğin, TransferWise, kullanıcıların Facebook Messenger sohbet botları aracılığıyla uluslararası para göndermelerine olanak sağlamaya başladı.

Bugün GlobalWebIndex’e göre, dünya genelindeki mesajlaşma uygulamalarını kullanan üç kişiden ikisi, mobil bankacılık hizmetlerini bu sayede kullanıyor.

 

2020’ye kadar, dijital iletişimin dramatik olarak kendini geliştirdiğini günden güne göreceğiz. Kullandığımız arama alışkanlıklarının, satın alma kararlarımızın, her gün girdiğimiz platformların ve mesajlaşma uygulamalarının bizlere şu an sundukları deneyimden daha fazlasını hayatlarımızda görmeye başlayacağız.

 

Bu gelişimde ayakta kalabilmek için markaların da şimdiden hazırlıklarını gözden geçirmeleri gerektiğini belirtebilirim.

 

Markalar bu gelişime nasıl ayak uyduracak?


İşletmeler ve markalar artık kullanıcıların mobilde ne denli zaman geçirdiğini ve önemsediklerini biliyor. Dünyanın önde gelen analiz şirketlerinden L2’nin yaptığı araştırmaya göre alışveriş ve ödeme alışkanlıklarımıza etki edecek olan mobil ödeme için ilginç bir istatistik var.

 

Google’ın gerçekleştirdiği güncellemeler ve kullanıcıların daha kısa zamanda işlemlerini bitirebilme beklentilerini de ekleyecek olursak markalar ödeme işlemleri için kullanıcılara en az 3 ayrı sayfada işlemlerini tamamlamalarına olanak sağlıyor.

 

Araştırmaya konu olan markalarının sadece %14’ü tek sayfalık bir mobil ödeme deneyimi sunuyor. Bu konuda markaların önce mobil tüketicilere uyum sağlamaları ve sürekli olarak geliştirmelerini tamamlamaları gerekiyor. Örneğin küçük işletmeler için (henüz ülkemizde aktif olmasa da) Instagram, platform üzerinde yeni alışveriş özelliklerini yakın zamanda duyurmuştu. Mobil kullanımın arttığı ülkelerdeki kullanıcıların nasıl iç görülere sahip olduğunu görmek için siz de ilgili rapora göz atabilirsiniz.

 

 6 – Sıkça gördüğümüz, kullanıcıların kontrol etmeksizin yalan haber paylaşımına yönelik önlemler artacak.

 

Kullanıcı kişisel verilerinin artan skandallarla gündeme geldiği Avrupa ve Amerika’da, 2020’ye kadar tüm büyük platformların kendilerini bu konuda yenilemeye sokacaklarından bahsedebilirim.

Bu duruma adapte olması gereken ilk sınıf da haliyle biz pazarlamacılar oluyoruz. Bugün bile gördüğümüz birçok reklam modülü Facebook tarafından kullanıcı verilerinin güvenliği göz önünde tutularak değişime uğruyor.

Örneğin Facebook, markaların özel hedef kitle oluşturmak için kullandıkları aksiyon adımlarını son tüketici onayı aldıktan sonra aktif edeceğini biliyoruz.

 

7 – Geleceğin patronları: Milenyaller ve Alışkanlıkları

2020’ye kadar dünyadaki iş gücünün en az yarısını oluşturacağı tahmin edilen milenyallerin hızlı tüketim alışkanlıkları, pazarlamacılar için de yeni içerik kurguları yaratma işini gün geçtikçe zorlaştıracak.

Criteo’nun bu kuşak hakkında hazırladığı rapora göre,
Markaların şimdiden kemik müşteri kitlesi olmaya başlayan milenyaller için aşağıdaki sosyal medya verileri dikkat çekiyor.

 

  • % 52’si günde birkaç kez Instagram ve Snapchat’e girdiğini söylüyor.
  • % 51’i, telefonları için optimize edilmiş web sitelerinin kendileri için önemli olduğunu belirtiyor.
  • İşlemlerinin % 32’isini tamamen mobil cihazlardan gerçekleştiriyor.

Hem teknik hem de dokunsal deneyimin bir aradalığına önem veren bu neslin, eski kuşaklara göre çok daha dokunsal deneyime önem verdiğini belirtmek isterim.

 

Rapora göre; seyahatten, hızlı tüketim ürünlerine kadar, kullanıcıların ilk elden deneme istekleri de satın alma kararlarına etki eden noktalardan. Bu nedenle online alışveriş; derinlemesine bir iç görü olarak dokunma ve anında tatmin olma isteklerini aslında %100 karşılıyor olmayabilir.

 

Ayrıca Z kuşağı, mağazalardaki yenilikçi teknolojileri takdir ederken, kendisine ihtiyacı olduğu noktada yanında görmek istediği bir müşteri yetkilisi olmasını tercih ettiğini söylüyor.  Yine dikkatimi çeken birkaç bilgi arasında yer alan, Amerika’daki evde bilgisayar ve internet kullanım raporuna göre milenyallerin, mobil teknolojilerden önceki zamanda dünyanın realitesi ve farklı kavramlardan çok da haberleri olmadığı görülüyor.

 

Belki de insanoğlunun sağlık ve gıda konusunda daha önce görmediği gelişmeleri gördüğümüz çağda, bu kuşak anne babalarından daha sağlıksız besleniyor. Eğer siz de şimdiden çocuklarınızın gelecekteki patronlarını tanımak isterseniz, aşağıda bu bilgileri derlediğim linklerden faydalanabilirsiniz.

 

 

Sonuç olarak, insanlık 2020 yılında bir yandan vahşi batının sonuna gelirken, bir diğer vahşi batıya doğru yola çıkmış oluyor aslında.

 

Sosyal platformların sırasıyla kendilerini bu gelişmelere göre düzenleyecek olmasının yanında, artık devletlerin de tüketiciler için kişisel verileri daha iyi koruma adına sert adımlarını sıklıkla göreceğiz.

Günün sonunda da muhtemelen bu teknoloji şirketleri kamuoyu tarafından, bugün olduğundan çok daha karanlık bir şekilde anlatılacaklardır. Eğer şimdiye kadar izlemediyseniz ve bu konulara da en az benim kadar meraklıysanız, Black Mirror dizisine tez vakitte başlamanızı öneriyorum.☺️

 

Sevgiler.

No Comments

Yorum Yap