Bir pazarlama sürecinin olmazsa olmazlarından biri algıları başarıyla yönetebilmektir. Algıların başında görsellik gelir ve görsel etkileşimin ilk adımı renkler ve onların yarattığı duygulardır. 20. yüzyıl’da rekabetin ve dolayısıyla pazarlamanın öneminin artmasıyla renkler ve yarattıkları hislerin derinlemesine incelendiği bir alan da ortaya çıkmıştır: Renk psikolojisi.
Renk psikolojisi uzmanlarının en ilginç çalışmaları arasında futbol maçlarında forma rengi ve galibiyet arasındaki korelasyonun araştırılması, Glasgow’da bazı sokaklarda mavi ışıklandırma yaparak suç oranlarının düşürülmesi ve işe yaramadığı düşünülse de bir Japon demiryolu şirketinin intiharları azaltmak amacıyla istasyonları mavi ışıkla ışıklandırması sayılabilir. Satyendra Singh’in 2006’daki araştırmasına göre, müşterinin bir ürünle ilgili fikir oluşturması 90 saniye sürmekte ve bu ilk fikrin oluşmasında renklerin payı % 62’den % 90’a kadar çıkabiliyor.
Netvent Blog’da başladığımız bu yazı dizisinde renk psikolojisi ve pazarlama üzerine yazacağız. Temel faaliyet alanımız internet olduğundan, bu ilişkiden bahsederken tabii ki ağırlıklı olarak web sitelerine eğiliyor olacağız. Gene de diğer sektörlerden okuyucularımız üzülmesinler, onlar için de birçok doyurucu örnek sunacağız 🙂 İçeriklerle ilgili soru önerilerinize, bu yazı dizisinde ve bütün Kampüs gönderilerinde her zaman açığız, bize e-mail ile ulaşabilirsiniz.
Dizinin ilk bölümünde bu uzun girişin ardından doğru seyirciyle doğru renkleri buluşturmanın öneminden bahsedeceğiz. Sonraki iki bölüm, öne çıkan spesifik renklerin doğru kullanımlarıyla ilgili bilgiler içerecek. Son bölümümüzde ise, internete tuttuğumuz büyüteçten kurtulup ağırlıklı olarak internet dışında faaliyet gösteren markalardan örnekler sunacağız. Umarız sizler için keyifli ve bilgilendirici bir yazı dizisi olur.
Websitesinizde kullandığınız renklere göre müşteri sayınızı ikiye, üçe katlayabilir ya da onları kaybedebilirsiniz. Bu konuda doğru eşleşmeyi yapabilmek için çerçeveyi dört temel referans noktasıyla çizmelisiniz:
• Markanızın ve websitenizin amacını belirleyin.
• Bu amaç doğrultusunda hedef kitlenizi tanımlayın.
• Hedef kitlenize amacınız doğrultusunda ulaşmak için doğru zamanı ve doğru araçları kullanın.
Peki Nasıl?
Genelden özele doğru ilerleyelim. Hedef kitlenizin cinsiyeti, yaşı, eğitim durumu, gelir düzeyi, yaşadığı ülke hatta şehir, renk kullanımı konusunda önemli kriterlerdir. Tabii bunların karşı tarafında da sizin websitenizin mesajı ve amacı vardır. Bu denklemin iki tarafını da tatmin ettiğiniz zaman web sitenizin başarılı sonuçlar almaması büyük bir sürpriz olacaktır.
Cinsiyetlerden başlamak gerekirse; genel kanının aksine kadınlar pembeye bayılmaz. Nefret etmeseler de, onlara pembeden daha çok hitap edecek en az üç renk sayılabilir: Sırasıyla mavi, mor ve yeşil. Kadınları en çok iten renkler ise sırasıyla turuncu, kahverengi ve gridir. Erkeklerde ise favoriler mavi, yeşil, siyah; nefret edilenler ise kahverengi, turuncu ve mor olarak sıralanabilir. Yani ana mesajınızla örtüştüğü sürece mavi ve yeşil kullanarak hem kadınlara, hem erkeklere hitap edebilirsiniz. Belki de Facebook, Twitter, Foursquare, WhatsApp gibi platformların bu renkleri kullanması tesadüf değildir, ne dersiniz?
Bir sonraki iki bölümde maviyi ve diğer başlıca renkleri derinlemesine inceleyeceğiz. O zamana kadar hoşça kalın 🙂
Serinin İkinci Yazısı İçin Tıklayın.
Serinin Üçüncü Yazısı İçin Tıklayın.
Serinin Dördüncü Yazısı İçin Tıklayın.